Son Yazılar
Kod Penceresi
Blogger’da şablonunuzdaki kodlardan ]]></b:skin> kodunu bulun ve hemen üstüne aşağıdaki kodları ekleyin.
Kod HTML:
.codeview {
font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;
color: #CC0000;
margin : 15px 35px 15px 15px;
padding : 10px;
clear : both;
list-style-type : none;
border-top : 2px solid #cccccc;
border-right : 2px solid #cccccc;
border-bottom : 2px solid #cccccc;
border-left : 2px solid #cccccc;
background-color: #FFFFFF;
}
.codeview li {
font-size : 13px;
line-height : 24px;
font-family :
"Courier New", "MS Sans Serif", sans-serif, serif;
color : #333333;
font-weight : normal;
margin : 0;
padding : 0;
}
<div class="codeview">
Kodlarınız buraya gelecek...
</div>
Motor yağına su karışması
Motor yağına su karışması veya suya motor yağı karışması aslında farklı arızaları işaret eder. Bu yazımızda size motor yağına su karışırsa ne olur? Ve karışırsa ne tür arızalara yol açar bunları anlatacağım.
Bu olay kendi arabam da başıma geldiği için, bende ki arızayı sırasıyla sizlere anlatacağım. Farklı şekillerde de karşınıza çıkabilir bu durum. Arabamın su eksiltmesi vardı, tabi her araba da az miktarda olabilir bu durum; Fakat her sabah arabamı kontrol ettiğimde yedek su deposunda ki suyun eksildiğini fark ettim. İlk zamanlar su takviyesi yapıp yoluma devam ediyordum, daha sonraları günde iki defa su ilavesi yapmaya başlayınca, kaçağın nereden olabileceğini araştırmaya başladım.
İlk akla gelen şeylerden biri radyatör mü delik acaba oldu? Kontroller sonrası radyatörde bir delik bulamadım. Daha sonra suyun geçtiği hortumlarda bir patlak var mı şeklinde bir soru geldi aklıma, fakat hepsini kontrol ettikten sonra onlarda sağlam çıktı. Bu arada ben arabayı kullanmaya devam ediyorum ve su takviyesi son hızla yapıyorum tabi. Arada yağ çubuğunu çekip kontrol ediyorum, zaten yağ durumunu sürekli kontrol eden biriyim. Önceleri orada da bir sorun yoktu.
Bir ay kadar bu durum devam etti. Bu arada araçta su kaçağı var ama bir türlü bulamıyorum. İşin tuhafı yere de akan bir su yok. Zaten bu durumdan dolayı kaçağı bulamıyorum. Tamirci dedi "yedek su deposu kapağından kaçırıyordur, bak zaten buralarda da paslanma var." Gidip 15 liraya su deposuna kapak aldım fakat değişen bir şey olmadı.
Bütün bunlarla uğraşırken su kaçağı daha da çoğaldı. Artık hiç bir yerde bulamadığım kaçağı, çeşitli sebeplere bağlamaya başladım. En son ihtimal olarak, kalorifer peteği delik herhalde dedim. Artık ön konsolu söktürüp, ne kadar olursa olsun kalorifer peteğini değiştireceğim.
Ben bunları düşünürken, yağ kontrolü için yağ çubuğunu çektiğimde, yağın beyazlama yaptığını fark ettim ve yağ doldurma kapağını açtığımda beyaz bir köpükle karşılaştım. İşte en sonunda bizim kaçak suyun nereye gittiği belli olmuş oldu ve beni ön konsolu söktürüp, kalorifer peteğini değiştirme derdinden kurtardı.
Fakat bu durum daha büyük bir sorunun habercisiydi, ( Conta Yanması ). Araç conta yaktı diye duymuşsunuzdur. İşte bu conta yanması sebepleri de birden çoktur. Benim arabada ki su kaçağı durumu da farklı bir arıza olarak karşıma çıktı tabi. Üst kapak açılınca durum ortaya çıktı. Aşağıdaki resimdeki durumla karşılaştım.
Burada görüldüğü gibi su zamanla tüm her yeri çürütmüş. conta yandığı için de su kanalları çürüdüğü için yağ ile birleşip, yağ karterine dolmakta, motor kapalı kutu olduğu için bundan dolayıda ben su kaçağını bulamadım tabi. Tamirci motor üst kapağını açtığında, resimdeki olayla karşılaştık. Rektefiyeciye gönderdiğimiz bu kapak, kaynakla kurtarmadı ve yeni kapak alındı. Conta, kapak ve buna bağlı parçalar yenilendi, yeni yağ konularak araç çalışır hale getirildi. Fiyat olarak kapak kaynakla kuratrsaydı, 800 lira gbi bir fiyatla işi kapıyacaktık fakat yeni kapak alındığı için, kapak 1000 lira tuttu ve diğer işlerle birlikte 1700 liraya işi bitirdik.
Son söz olarak size tavsiyem, bu iş için farklı yerlerden fiyat alın hemen bir yere gidip kapılmayın. Kapağı açmadan ilk önce servise götürdüğüm bu durumda bana 4000 lira gibi bir fiyat tutar dendi. Ben hiç arabaya anahtar vurdurmadan geri alıp, kendi tamircime işi yaptırdım. Bu konuyla ilgili çektiğim bir videoyu da buraya koyuyorum. Belki başına gelen bir arkadaşa fikir vermesi açısından yardımcı olur. Selamlarımla...
Bu olay kendi arabam da başıma geldiği için, bende ki arızayı sırasıyla sizlere anlatacağım. Farklı şekillerde de karşınıza çıkabilir bu durum. Arabamın su eksiltmesi vardı, tabi her araba da az miktarda olabilir bu durum; Fakat her sabah arabamı kontrol ettiğimde yedek su deposunda ki suyun eksildiğini fark ettim. İlk zamanlar su takviyesi yapıp yoluma devam ediyordum, daha sonraları günde iki defa su ilavesi yapmaya başlayınca, kaçağın nereden olabileceğini araştırmaya başladım.
İlk akla gelen şeylerden biri radyatör mü delik acaba oldu? Kontroller sonrası radyatörde bir delik bulamadım. Daha sonra suyun geçtiği hortumlarda bir patlak var mı şeklinde bir soru geldi aklıma, fakat hepsini kontrol ettikten sonra onlarda sağlam çıktı. Bu arada ben arabayı kullanmaya devam ediyorum ve su takviyesi son hızla yapıyorum tabi. Arada yağ çubuğunu çekip kontrol ediyorum, zaten yağ durumunu sürekli kontrol eden biriyim. Önceleri orada da bir sorun yoktu.
Bir ay kadar bu durum devam etti. Bu arada araçta su kaçağı var ama bir türlü bulamıyorum. İşin tuhafı yere de akan bir su yok. Zaten bu durumdan dolayı kaçağı bulamıyorum. Tamirci dedi "yedek su deposu kapağından kaçırıyordur, bak zaten buralarda da paslanma var." Gidip 15 liraya su deposuna kapak aldım fakat değişen bir şey olmadı.
Bütün bunlarla uğraşırken su kaçağı daha da çoğaldı. Artık hiç bir yerde bulamadığım kaçağı, çeşitli sebeplere bağlamaya başladım. En son ihtimal olarak, kalorifer peteği delik herhalde dedim. Artık ön konsolu söktürüp, ne kadar olursa olsun kalorifer peteğini değiştireceğim.
Ben bunları düşünürken, yağ kontrolü için yağ çubuğunu çektiğimde, yağın beyazlama yaptığını fark ettim ve yağ doldurma kapağını açtığımda beyaz bir köpükle karşılaştım. İşte en sonunda bizim kaçak suyun nereye gittiği belli olmuş oldu ve beni ön konsolu söktürüp, kalorifer peteğini değiştirme derdinden kurtardı.
Fakat bu durum daha büyük bir sorunun habercisiydi, ( Conta Yanması ). Araç conta yaktı diye duymuşsunuzdur. İşte bu conta yanması sebepleri de birden çoktur. Benim arabada ki su kaçağı durumu da farklı bir arıza olarak karşıma çıktı tabi. Üst kapak açılınca durum ortaya çıktı. Aşağıdaki resimdeki durumla karşılaştım.
Burada görüldüğü gibi su zamanla tüm her yeri çürütmüş. conta yandığı için de su kanalları çürüdüğü için yağ ile birleşip, yağ karterine dolmakta, motor kapalı kutu olduğu için bundan dolayıda ben su kaçağını bulamadım tabi. Tamirci motor üst kapağını açtığında, resimdeki olayla karşılaştık. Rektefiyeciye gönderdiğimiz bu kapak, kaynakla kurtarmadı ve yeni kapak alındı. Conta, kapak ve buna bağlı parçalar yenilendi, yeni yağ konularak araç çalışır hale getirildi. Fiyat olarak kapak kaynakla kuratrsaydı, 800 lira gbi bir fiyatla işi kapıyacaktık fakat yeni kapak alındığı için, kapak 1000 lira tuttu ve diğer işlerle birlikte 1700 liraya işi bitirdik.
Son söz olarak size tavsiyem, bu iş için farklı yerlerden fiyat alın hemen bir yere gidip kapılmayın. Kapağı açmadan ilk önce servise götürdüğüm bu durumda bana 4000 lira gibi bir fiyat tutar dendi. Ben hiç arabaya anahtar vurdurmadan geri alıp, kendi tamircime işi yaptırdım. Bu konuyla ilgili çektiğim bir videoyu da buraya koyuyorum. Belki başına gelen bir arkadaşa fikir vermesi açısından yardımcı olur. Selamlarımla...
Metrobüste şaşırtan görüntü
Geçen gün Metrobüste şaşırtan görüntüler oluştu. Bir grup amatör tiyatrocu, çeşitli boyalar sürünerek, ellerinde dünya klasiklerinden oluşan kitaplarıyla Metrobüse bindi.
Kitap okuma alışkanlığına dikkat çekmek için amatör sanatçılardan oluşan bir grup tiyatrocu, özel boyalar sürerek, hareketsiz bir şekilde, kitap okur pozisyonda Metrobüsde bir gösteri yaptı. Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’ndan, depreme, Seyit Onbaşı'dan Yunus Emre'ye, kadına şiddette kadar birçok konu ve özel günlerde sokakta hareketsiz durarak toplumsal farkındalık yaratmaya çalışan amatör tiyatro grubu kitap okumanın yagınlaştırılması için çaba harcamaya başladı.
Günümüzde artık, cep telefonlarına ne kadar bağımlı olduğumuz hiç de yabana atılacak bir sorun değil. Bir arkadaş grubunda bile, bir süre sonra sohbeti bırakıp herkes telefonlarına odaklanıp, ortamdan kopuyor. Hal böyle olunca kitap okumak da biraz hayal oluyor. İşte bu soruna ışık tutmak için Çığlık Sanat Atölyesine bağlı sanatçılar bir mizansen hazırlayıp, ellerinde kitaplarıyla ve özel kıyafetleriyle Metrobüse bindi.Yolcuların meraklı bakışları arasında kitap okuma alışkanlığına dikkat çekmek için rollerine bürünerek ellerinde kitaplarıyla rol aldılar...
Kitap okuma alışkanlığına dikkat çekmek için amatör sanatçılardan oluşan bir grup tiyatrocu, özel boyalar sürerek, hareketsiz bir şekilde, kitap okur pozisyonda Metrobüsde bir gösteri yaptı. Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’ndan, depreme, Seyit Onbaşı'dan Yunus Emre'ye, kadına şiddette kadar birçok konu ve özel günlerde sokakta hareketsiz durarak toplumsal farkındalık yaratmaya çalışan amatör tiyatro grubu kitap okumanın yagınlaştırılması için çaba harcamaya başladı.
Günümüzde artık, cep telefonlarına ne kadar bağımlı olduğumuz hiç de yabana atılacak bir sorun değil. Bir arkadaş grubunda bile, bir süre sonra sohbeti bırakıp herkes telefonlarına odaklanıp, ortamdan kopuyor. Hal böyle olunca kitap okumak da biraz hayal oluyor. İşte bu soruna ışık tutmak için Çığlık Sanat Atölyesine bağlı sanatçılar bir mizansen hazırlayıp, ellerinde kitaplarıyla ve özel kıyafetleriyle Metrobüse bindi.Yolcuların meraklı bakışları arasında kitap okuma alışkanlığına dikkat çekmek için rollerine bürünerek ellerinde kitaplarıyla rol aldılar...
Dümensiz gemi
Yazılarınızı nasıl yazarsınız? Önce başlık koyarak mı başlarsınız, yoksa yazınız bittikten sonra mı başlık koyarsınız? Bence başlık konulmadan başlanan bir yazı sonu nereye gideceği belli olmayan bir yola çıkmak gibidir. Yani dümensiz gemiye benzer, başlanan bir yazı akar da akar ama daldan dala konar gider.
Siz hiç dümensiz bir araç gördünüz mü? En ilkel taşıtta bile bir dümen veya nereye gideceğini tayin eden bir basit mekanizma vardır. Bakın son model uzay araçlarında bile bir dümen yok mu? İşte benim savunmam bu. Her yazının başlığı önceden tayin edilip, konu bu başlık altında dönmelidir.
Bu konuyu neden ele aldığıma gelince, tarihin birinde bu konu hakkında bir yerde bir yazı okumuştum; ' Yazı bittikten sonra başlık koyun' diye yazıyordu..! Başka tüm yazılarda da şu şekilde konu değerlendirilmiş.
Siz hiç dümensiz bir araç gördünüz mü? En ilkel taşıtta bile bir dümen veya nereye gideceğini tayin eden bir basit mekanizma vardır. Bakın son model uzay araçlarında bile bir dümen yok mu? İşte benim savunmam bu. Her yazının başlığı önceden tayin edilip, konu bu başlık altında dönmelidir.
Bu konuyu neden ele aldığıma gelince, tarihin birinde bu konu hakkında bir yerde bir yazı okumuştum; ' Yazı bittikten sonra başlık koyun' diye yazıyordu..! Başka tüm yazılarda da şu şekilde konu değerlendirilmiş.
Bir yazıya verilen ada başlık denir. “Kitabın adı, bölümün adı, konunun adı, paragrafın adı...” birer başlıktır. Başlık, bir yazının neyi anlattığını, ya da bu yazının yazılma gerekçesini sezdirecek bir özellik gösterir. Kısaca konuyu tanıtan, ana düşünceyi birkaç sözcükle yansıtan sözdür.Sonuç olarak önce başlık atınız ve rotanızı takip ediniz, dümensiz gemi her zaman yolunda kaybolmaya mahkumdur..! Yazarlife / 2017
Engelsiz Dünya
Engelsiz dünya. Bugün işim icabı çarşıda dolaşırken, tekerlekli sandalyede bana doğru bakan güzel bir hanımefendi; "Biraz vaktinizi alabilir miyim?" diyerek bana seslendi.
Biraz ürkek ve çekingen bir ses tonuyla "Derneğimiz için bu dergilerden satıyoruz, almak ister misiniz?" dedi. Arkasından da ekledi "Makbuz karşılığında Engelliler Derneği'mize, yardım eder misiniz?"
Bu sözlerin ardından derginin ne kadar, kaç lira olduğunu sordum. Bana verdiği cevap yine mütevazi bir üslupla "Siz ne kadar öderseniz" oldu.
Dergiyi biraz inceledikten sonra; ama burada 5 lira fiyatı yazıyor, neden hakkını istemeye çekiniyorsun dediğimde gülümseyerek "Vermiyorlar ki yani almıyorlar" dedi. Derginin gerçek hakkını ödeyerek bir tane dergi aldıktan sonra işime geri döndüm.
Bu insanlar engelli değil, kendileri için engelsiz bir dünya yaratmaya çalışan yüreği güzel insanlar. Kendi sosyal yardım çalışmaları için bile kendi haklarını istemeye çekinen ve bir adet daha derneklerine tekerlekli sandalye kazandırmak için bu sıcak günlerde severek bu işi yapan gönüllüler.
İnanın bu insanlar için yaşam çok zor. Sadece yollar ve kaldırımlar için daha önce bir yazı yazmıştım ve görme engelli vatandaşlarımız için 'Sesli Kitap' adlı yazımı da okumanızı tavsiye ederim. Bu insanlar hayatın tüm kesiminde önemli derece de zorluklarla karşılaşıyorlar. Sadece tekerlekli bir sandalyeye sahip olmak onlar için bu hayatı kolaylaştırmaya yetmiyor tabi.
Mesela yine çok uzun bir zaman önce ulaşım istasyonlarında ki engelli asansörleri ile ilgili bir yazı daha kaleme almıştım. Merak edenler için o yazımı da buradaki linke tıklayarak okuyabilirsiniz. Selamlarımla. 02.06.2017 / Yazarlife
Biraz ürkek ve çekingen bir ses tonuyla "Derneğimiz için bu dergilerden satıyoruz, almak ister misiniz?" dedi. Arkasından da ekledi "Makbuz karşılığında Engelliler Derneği'mize, yardım eder misiniz?"
Bu sözlerin ardından derginin ne kadar, kaç lira olduğunu sordum. Bana verdiği cevap yine mütevazi bir üslupla "Siz ne kadar öderseniz" oldu.
Dergiyi biraz inceledikten sonra; ama burada 5 lira fiyatı yazıyor, neden hakkını istemeye çekiniyorsun dediğimde gülümseyerek "Vermiyorlar ki yani almıyorlar" dedi. Derginin gerçek hakkını ödeyerek bir tane dergi aldıktan sonra işime geri döndüm.
Bu insanlar engelli değil, kendileri için engelsiz bir dünya yaratmaya çalışan yüreği güzel insanlar. Kendi sosyal yardım çalışmaları için bile kendi haklarını istemeye çekinen ve bir adet daha derneklerine tekerlekli sandalye kazandırmak için bu sıcak günlerde severek bu işi yapan gönüllüler.
İnanın bu insanlar için yaşam çok zor. Sadece yollar ve kaldırımlar için daha önce bir yazı yazmıştım ve görme engelli vatandaşlarımız için 'Sesli Kitap' adlı yazımı da okumanızı tavsiye ederim. Bu insanlar hayatın tüm kesiminde önemli derece de zorluklarla karşılaşıyorlar. Sadece tekerlekli bir sandalyeye sahip olmak onlar için bu hayatı kolaylaştırmaya yetmiyor tabi.
Mesela yine çok uzun bir zaman önce ulaşım istasyonlarında ki engelli asansörleri ile ilgili bir yazı daha kaleme almıştım. Merak edenler için o yazımı da buradaki linke tıklayarak okuyabilirsiniz. Selamlarımla. 02.06.2017 / Yazarlife
Sosyal Yalnızlık
Sosyal yalnızlık gibi bir hastalık var. Biz kabul etsek de etmesek de. Gün içinde ne kadar işimizde olsak da mutlaka iki dakikalığına da olsa telefonumuzu veya bilgisayarda sosyal alemi bir turlayıp çıkarız. İşte ki ortamdan uzaklaşmak diye bir şey varsa ya bunu dışarı çıkıp sigara içmek yada sosyal hesaplarımızı gezmekle geçiririz.
Bende sosyal alemi iyi kullanan biri olarak gün içinde çoğu zaman telefonun mobil internetini kapamak da buluyorum çareyi. Yoksa veba mikrobu insanın her yerini kaplayan bu hastalık ne kadar da olsa bizi bir sosyal yalnızlığa itiyor. Konuştuğum kişilerin çoğu hastalık lafını kendilerine yakıştırmamak da direnmekte ama ben buna inanmıyorum. Herkesin bir savunma tarzı var bu yaklaşıma; kimisi ben sadece Facebook kullanıyorum ne olacak ki ondan, bütün sosyal hesaplara üye değilim ki deyip kendini temize çıkarma çabaları görülmeye değer bence.
Peki tek hesaba sahip olan neyin yalnızlığını çekerken orada da tüm sosyal uygulamaları bir bir deneyip ben kendimi kaptırmam asosyal değilim ki ben demesi de güzel. Sonuçta biz buralarda zaman harcarken dışarıda akıp giden hayattan ne haber? En son bir arkadaşınızla ne zaman bir kahve içtiniz? Veya bir dostunuzla oturup şöyle güzel bir masada oturup sohbetin dibine vurup dertlenip ah çektiniz? Zannederim ben zaten bunları yapıyorum ki derken bile iki lafın arası telefonlar ele alınıp yanınızdakine ayıp olmasın diye hızlıca şöyle bir göz gezdirilip bırakıldı.
Hafta sonları güzel bir piknik havasında yakılan mangalların resmi çekilip İnstagrama atılırken, bakalım kaç like olmuş deyip telefonlar alınıp gezilir. Yanında bulunan insanların sohbetleri insanı tatmin etmezken orada alınan beğeniler ruhumuzu okşaması bence bizi daha çok cezb ediyor. Sizin paylaşımınıza yapılan beğeni ve yorumlar mutlu olmanızı sağlarken; sokakta, iş yerinde veya bir kafe de hiç tanımadığınız bir insan size gelip merhaba dese, bin tane aklınızdan kötü olay geçerken, burada tanımadığınız bir insan size aynı şeyi söylediğinde cevap verme eğilimi sizi dürtmesi normal mi?
Bazı konuştuğum kişiler aynen şöyle savunmada bulunmak da bu olaya; 'Ne olacak kibarca merhaba dedi' eyvallah da aynı olaya niye başka yerde olunca kim bu sapık diye yorum getirip millete kötüsün damgasını vuruyorsun?
Bende sosyal alemi iyi kullanan biri olarak gün içinde çoğu zaman telefonun mobil internetini kapamak da buluyorum çareyi. Yoksa veba mikrobu insanın her yerini kaplayan bu hastalık ne kadar da olsa bizi bir sosyal yalnızlığa itiyor. Konuştuğum kişilerin çoğu hastalık lafını kendilerine yakıştırmamak da direnmekte ama ben buna inanmıyorum. Herkesin bir savunma tarzı var bu yaklaşıma; kimisi ben sadece Facebook kullanıyorum ne olacak ki ondan, bütün sosyal hesaplara üye değilim ki deyip kendini temize çıkarma çabaları görülmeye değer bence.
Peki tek hesaba sahip olan neyin yalnızlığını çekerken orada da tüm sosyal uygulamaları bir bir deneyip ben kendimi kaptırmam asosyal değilim ki ben demesi de güzel. Sonuçta biz buralarda zaman harcarken dışarıda akıp giden hayattan ne haber? En son bir arkadaşınızla ne zaman bir kahve içtiniz? Veya bir dostunuzla oturup şöyle güzel bir masada oturup sohbetin dibine vurup dertlenip ah çektiniz? Zannederim ben zaten bunları yapıyorum ki derken bile iki lafın arası telefonlar ele alınıp yanınızdakine ayıp olmasın diye hızlıca şöyle bir göz gezdirilip bırakıldı.
Hafta sonları güzel bir piknik havasında yakılan mangalların resmi çekilip İnstagrama atılırken, bakalım kaç like olmuş deyip telefonlar alınıp gezilir. Yanında bulunan insanların sohbetleri insanı tatmin etmezken orada alınan beğeniler ruhumuzu okşaması bence bizi daha çok cezb ediyor. Sizin paylaşımınıza yapılan beğeni ve yorumlar mutlu olmanızı sağlarken; sokakta, iş yerinde veya bir kafe de hiç tanımadığınız bir insan size gelip merhaba dese, bin tane aklınızdan kötü olay geçerken, burada tanımadığınız bir insan size aynı şeyi söylediğinde cevap verme eğilimi sizi dürtmesi normal mi?
Bazı konuştuğum kişiler aynen şöyle savunmada bulunmak da bu olaya; 'Ne olacak kibarca merhaba dedi' eyvallah da aynı olaya niye başka yerde olunca kim bu sapık diye yorum getirip millete kötüsün damgasını vuruyorsun?
Daha önce yapılan bir araştırma sonucu, küçük bir sosyal grup üyesi olan bireyin ya da hiçbir sosyal grubu olmayanların, kalp hastalığı riskine daha yatkın olduğuna dair deliller ortaya koymuş. Son çalışmada, bu delillerden yola çıkılarak, denekler izlenmiş.Bizde yalnız kalmaktan değil, sosyal alemin içinde olma çabamızdan dolayı, telefonların yaydığı radyasyon riski yüzünden zannedersem hastalığa yakalanacağız. İçsel bir dürtü olan yalnızlık kavramı; kişilerin kaderi değil tercihleri sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Sonuçta ne olursa olsun yalnızız dostlarım. Saygılarımla :) Yazarlife / 21.03.2017
Sosyal alemden kaçmak
Bu yazımın başlığını sosyal alemden kaçmak olarak koymamın iki sebebi var. ilki bir müddet kafamı dinlemek için tüm kullandığım sosyal hesaplarımdan çıkış yaparak sadece telefonumu kendi işlevinde kullanmak, ikinci sebebine gelince gerçekten yorulmuş olmamdan dolayıdır.
Acaba sosyal hesaplarımı komple silsem mi ? Yoksa şimdilik sadece çıkış yaparak kullanmayayım diye düşünürken, ne olur ne olmaz, belki yine lazım olurlar diye silmeden çıkış yaparak öylece bıraktım...
Bir hafta gerçekten iyi oldu benim için. Zira elim telefonum çalmadığı sürece cebime gitmedi ve şarj olayından da yırtmış oldum. Artı gerçekten insanı ister istemez yoruyormuş, bunu anladım. herkese laf yetiştirmek, bir şey paylaştığımda yapılan yoruma karşı yorumlarda bulunmak, hadi bu sosyal hesap ile uğraşırken diğerinden gelen bildirimi okumaya çalışmak falan bu neymiş arkadaş ya biz kendimize ne yapmışız böyle..
Daha önce okumaya başlayıp bir türlü bitiremediğim kitabıma geri dönüp bitirme şansını buldum, akşamları dost sohbetlerine katılarak onları ne kadar özlediğimi fark ettim, aileme ve çocuğuma daha fazla vakit ayırdım, fotoğraf çekme hastalığım vardır ve arşivime nice yeni resimler ekledim.
Tabi sosyal alemi yerinde kullansak kendimize de bu zulmü yapmayız bence. Hele yazı yazıyor veya ürettiğiniz eserlerinizi tanıtmak için sosyal alem gerekli bir yerde. Benim yaptığım bu tasarrufu sizinde denemenizi tavsiye ederim. Selamlarımla...
Etiketler: sosyal alem,telefon,fotoğraf,kitap
Acaba sosyal hesaplarımı komple silsem mi ? Yoksa şimdilik sadece çıkış yaparak kullanmayayım diye düşünürken, ne olur ne olmaz, belki yine lazım olurlar diye silmeden çıkış yaparak öylece bıraktım...
Bir hafta gerçekten iyi oldu benim için. Zira elim telefonum çalmadığı sürece cebime gitmedi ve şarj olayından da yırtmış oldum. Artı gerçekten insanı ister istemez yoruyormuş, bunu anladım. herkese laf yetiştirmek, bir şey paylaştığımda yapılan yoruma karşı yorumlarda bulunmak, hadi bu sosyal hesap ile uğraşırken diğerinden gelen bildirimi okumaya çalışmak falan bu neymiş arkadaş ya biz kendimize ne yapmışız böyle..
Daha önce okumaya başlayıp bir türlü bitiremediğim kitabıma geri dönüp bitirme şansını buldum, akşamları dost sohbetlerine katılarak onları ne kadar özlediğimi fark ettim, aileme ve çocuğuma daha fazla vakit ayırdım, fotoğraf çekme hastalığım vardır ve arşivime nice yeni resimler ekledim.
Tabi sosyal alemi yerinde kullansak kendimize de bu zulmü yapmayız bence. Hele yazı yazıyor veya ürettiğiniz eserlerinizi tanıtmak için sosyal alem gerekli bir yerde. Benim yaptığım bu tasarrufu sizinde denemenizi tavsiye ederim. Selamlarımla...
Etiketler: sosyal alem,telefon,fotoğraf,kitap
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)